Ley Hatları

Yerküredeki tüm kutsal, inisiyatik ve spiritüel faaliyetler hep bu şakralarda yoğunlaşırlar.

Hatta bazı okültistlere göre Dünya şakraları henüz tam anlamıyla faaliyette değildirler. Tam anlamıyla harekete geçtiklerinde Dünya büyük bir değişime uğrayacaktır.

Okült bilgilere göre "Omfalos" gezegenimizin göbeği, ana şakrası, hatta gerçek bir coğrafi dağı göstermeyen kutsal bir dağla ifade edilen yerdir.

Ley ağı sadece insan biçimindeki yeryüzü ruhunun enerjisini taşımakla kalmaz, aynı zamanda yeryüzünün ve üzerinde yaşayanların gelişimi için gerekli olan galaksiye ait diğer güçlerin de alıcılığı ve dağıtımı görevini üstlenir.
Galaksiye ait bu güçlerin en bilinenleri burçlar kuşağındaki takımyıldızlar ve güneş sisteminin diğer gezegenleriyle özdeşleşenlerdir; daha az bilinen ancak aynı oranda önem taşıyan bir diğeri de Pleiades, Büyük Ayı ve Sirius gibi yıldızlarla olan ilişkilerdir.

Şamanist Türk tradisyonlarına göre, yerin göbeği, "Göğün Göbeği" denilen Demir Kazık Yıldızı ile irtibat halindedir; Dünya başka yıldızlardan da tesir almakla birlikte esas olarak bu yıldızdan tesir alır.

Kimi araştırmacılara göre bu yıldız, Mu ve Atlantis kıtalarından göç etmeden önce ve göç ettikten sonra, kozmik irtibatlarla yüksek bilgilere sahip olmuş Türkler'in atalarının tümüyle "yoğun demir"den oluştuğu ileri sürülen Sirius-B yıldızına verdikleri addır.

Bu yıldızla irtibat halinde olduğu söylenen yerin göbeği ana şakra Omfalos Grekler'de Olimpos, Hintliler'de Meru ve Kailas, İslami tradisyonda Kaf Dağı, Toltekler'de Aztlan'ın Ak Dağı, Kelt'lerde Yeşil Ada'daki Ak Dağ, Altay Türkleri'nde Altın Dağ, diğer türk tradisyonlarındaysa Demir Dağ, 7 Kudaili Semuru Dağı veya Kut Dağı gibi isimler almıştır...

Ezoterik bilgilere göre, kutsal coğrafyayı, yani yerküre şakralarının haritasını ve ley enerjisinden psişik ve fiziksel faaliyetlerinde yararlanmayı iyi bilen Atlantis ve Mu halkları kıtalarını terketmek zorunda kaldıkları zaman, rastgele yerlere göç etmemişler ve bu enerjinin yoğun olarak dolandığı bölgeleri tercih etmişlerdir.

Bu halkların anavatanlarından göç ettikleri başlıca bölgeler şunlardır:

1-Anadolu

2-Orta Asya (Uygur Türkleri)

3-Mısır

4-Yukatan (Meksika)

5-And Dağları'nın orta kısmı (Arjantin'in kuzeyi)

Eski Türk tradisyonlarında Dünya'yı ortasından öte aleme, yani Sirius'a bağlayan, dallarıyla şamanlara Dünya'dan yüksek alemlere psişik-spiritüel yolculuk yapma olanağı sağlayan kutsal bir ağaç vardır; buna "Dünya Ağacı" denir...

Bir diğer adı da Demir Ağaç'tır... İşin ilginci, bu sembolizme İskandinav mitolojisinde de rastlanır ve kimi tradisyonlarda Dünya Ekseni (axis mundi) olarak ifade edilir.

Dinler için binlerce insanın gerektiğinde öldüğü ve elden bırakmamak için herşeyi yaptığı özel yerler mesela Kudüs Tapınağı, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük anahatların kesişimi üzerine kurulu olduğu da söylendi.

Böylece sadece dünya hatlarının değil, göksel hatların da kesişimindeki bu binalara dönülerek yapılan ibadetler (kıble kavramı) o canlının o yönden yayılan bu hayatiyet akışına, kendi çakra sistemini açması beslenmesi ve temizlenmesi imkanına da yol açıyordu.

Popüler kültürde örneğin çizgi romanlarda ve bilgisayar oyunlarında ley akışlarına sık sık değiniliyor.

Atlantis / Martin Mystére‘nin, “Dünyanın Sınırındaki Ev” öyküsünde, böyle bir kesişim noktasına kurulan çok özel bir iç mimarisi olan evin, insanları bir noktadan bir noktaya, hatta bir boyuttan diğerine ışınlamaya muktedir olduğu bile idda edildi.

Stephen King ünlü Kara Kule serisinde kahramanlarının IŞIN’ı ve Yolu takip ettiğin anlatmıştı. Bu çizgiler dünya boyunca gittiği gibi paralel evrenlerdeki dünyalara ve tüm zamanlara ulaşıyor ve herşeyin merkezindeki Kara Kule’de birleşiyordu. Bunun için Kara Kule aynı zamanda müthiş bir güldü. Kırmızı insanı ruhani coşkuyla ve yaşamla dolduran tek bir güldü. Kitabın eksenini oluşturan Işın’ı yıkmaya çalışan bir kırıcı grubu tüm kötülükleri ile zaman ve uzay dengesini bozmaya çalışıyorlardı.

Anlatılan olayların ortak yönü ise gezegenimizin içinde ve üstünde bir spiral akışla dönen esneyen kilometrelerce uzanan bu akışların akapunktur biliminde insanın üzerinde bulunduğu gösterilen enerji çukurları nehirleri, tepeleri gibi bölgelerinin olması. Bu yönüyle insan yeryüzünün bir kopyası.

LOST dizisinin 5. sezonu ile birlikte bazı evrensel ve binlerce yıllık bilgilere göndermeler de yapıldı. Örneğin Adanın yerini bulmak isteyen ekip uzman bir bayana gider. Özel bir odada sallanan çok büyük bir sarkaç ipin ucunda dönmektedir. Kadın, ada ile bu odanın aynı enerji hattı üzerinde olduğunu ve bağlı olduğu enerji hattı aracılığı ile yerinin bulunması için formüllerle hesaplama yapıldığını anlatır.

Carlos Castaneda, bir gün daracık bir mağarada üstadı Don Juan Matus tarafından yüksek bir görüş gücüne yükseltilir ve birdenbire saç örgüsü gibi ışıl ışıl ve devasa boyutlarda akışları görür. Dünyayı saran hatta oluşturan bu örgü hem yaşam taşımakta hem canlı farkındalık ve algıyı taşımaktaydı. tüm canlılar farklı enerji örgülerine bağlıydı ve dünya devasa bir enerji ağıydı…

Derlenmiştir

 


Sosyal Ağlarda Paylaşın