Kundalini geliştirmesinde veya daha doğrusu uyarıp harekete geçirilmesinde kişisel deneyimlerin merhalelerini incelemek ilginçtir. Burada incelenen vakada esas iş uykuda gerçekleştiği ve Kundalini'yı omuriliğin tabanından başın tepesine çıkarmakla omurilik kanalı hazırlanmaktadır. Kişi bunu fizik bedeninin dışına çıktığında da yapabilir, çünkü fiziksel etkiler bulunduğu halde, Ateşin kendisi fiziksel değildir. Omuriliğin dibindeki kürenin içinde küresel şeklinde sarılmış Ateş içerir. Küre üzerinde talimatlara göre gerekli şekilde konsantrasyon yapılınca ve uzun süre doğru yaşanmışsa, başka bir deyişle ona doğru yakıt beslenmişse içindeki ateş kıpırdamaya başlıyor. Doğru yaşam biçim olmadığı zaman bile bir kıpırdama meydana gelebilir, ama önceden belirtildiği gibi erken bir uyarmanın sonuçları felaket olur.
Kıpırdamanın doğru bir şekilde geliştiğini varsaysak, Ateşin sürtünmesinden dolayı küre yavaş yavaş eriyip yok olur. Ateş körüklenen kor gibi parlar ve aktif duruma geçer, içinde gömüldüğü maddenin içinden iterek yol açar, onu yakıp tüketir, normalde sönük bir şekilde ışıldayan küreyi parlayan bir güneşe dönüştürür. Bu güneş özellikle bedenin yakın bölgeleri olmak üzere, bütün yönlere doğru fiziksel olarak hissedilen ısı dağıtır.
Bu Kundalini Güneşi hızlı hareket ettiği zaman, ki bu her zaman olmaz, omuriliğin içinden sanki namludan geçen bir kurşun gibi hızlı bir şekilde yukarıya doğru ilerler. Hareketin spiral bir tarafı vardır. Yine de sanki yukarıya doğru direkt bir akış başın tepesini geçmeden ilerlemekte ve kişinin Işınına göre merkezleri uyarmaktadır. Genelde bir basınç hissedilir ama başın tepesindeki merkezde genelde sıcaklık hissedilir.
Kişinin uyanık olduğu saatlerde bu süreç devam edebilir ve zaman zaman sanki kendiliğinden olur ve sıcak bir enerji omuriliğinden yukarı kayar ve çok ilginç bir etki yaratır. Kişi harika bir yaşam duygusuyla dolar, muhtemelen gelişmiş sezgisel şuur olan halle yakın bir bağ hissedip, çok hoş bir şuur genişliğini fiziksel olarak yaşar. Bu deneyimi geçici yerine, sürekli tuttuğunda yaşamın nasıl olabileceğini düşler. İç açıcı bir birlik, aydınlık ve Gerçekle temas duygusu vardır. Sanki sınırlar yıkılmış, birey her ne olursa olsun özüne bakabilmekte ve onları büyüyen varlıklar olarak, içlerinde ihtişamlı geleceklerini cenin gibi doğumlarını bekler görebilmekte. Bu şuur halini anlatmak o denli zor ki, ama fiziksel ve fizikselden çok daha da fazlası ulu ve yüce gözükmekte, bazı peçeler sonunda kaldırılır ve illüzyon bulutlarıyla daha az gizlenmiş Hakikati görebilmekte.
Bu sürecin başlangıcında bir miktar baş dönmesi belirlenir. Yeni bir iç unsur faaliyete geçmiştir. Sanki yeni bir boyut aniden açılarak yeni bir aleme girilmekte. Bu baş dönmesi de belki yeni bir izafiyetin, yeni bir ayarlamanın ve bireyin henüz kontrol etmesini öğrenmediği fizik ötesi alemlere açılışın fiziksel ifadesidir. Sanki ağırlık olarak faal olduğu alemin gözleri yerine, bütün içsel gözleri açılmış ve etrafına bakınmakta. Daha sonra ihtiyacı olmadığı gözleri kapatıp, ihtiyacı olduğu gözleri açabilmektedir. Belki de daha da sonra bütün gözleri aynı anda kullanabilmekte, görü dikkatle bir gözden diğerine geçerek görüntü dağılma ve titremelerinden sakınılır.
Muhtemelen sadece erken safhalarda hissedilen diğer bir etki, başka bir yerde olma hissidir. Kişi sanki başka yerde yaşıyormuş ve dış dünya uzaktaymış gibi hisseder. O uzakta ve yaşamın gürültüsü ve telaşı ona sadece ince bir fısıltı gibi gelir. O bir tiyatro seyircisidir, oyuncuları başka bir dünyanın varlıkları gibi görür. Bu duygu az çok süreklidir ve dış dünyayı garip bir gerçekdışı hissiyle donatır. Bunun fiziksel ifadesi neredeyse sağırlık gibidir. Dünyaya ilgisi yokmuş gibi bakmaktadır. Bir bakıma fiziksel beyni uyuşmuştur, ama aynı zamanda Gerçeğe karşı son derece açık ve daha önce hissedilmeyen bir dirilik, ateş, berraklıkla doludur. Sanki muğlak olarak uzak bir şuurdan anlık parlamalar gelmekte, böylece zaman zaman farklı bir şuurluluk hali yaşanmaktadır. Bu parlamalar sanki başın tepesinde özel bir sıcaklık duyulduğunda, belki de bu biraz Kundalini Ateşinin kaçmasından kaynaklanır.
Özellikle omurilik civarında olmak üzere, ama bir derecede bütün bedende duyarlılık muazzam ölçüde artar. Sanki omuriliğinde sürtünmeden kaynaklanan yüksek bir gıcırtı sesi duyulur ve bu bütün beden irkilme ve şok gönderir. Özel bir sarsılma uzun bir süre içsel bir dağılma hissi verebilir. Bu duyarlılık, örneğin kişiyi dıştaki insanların üzerinde iz bırakabildiği duyarlı bir alıcıya dönüşür, bu şeklide anında onların özelliklerini sezer, özellikle yüksek kalitelerini ve aksaklıklarını idrak eder. Hemen olumlu veya olumsuz bir izlenim alınır, ama her durumda da genel meyiller görülür, ama ayrıntılar görülmeyebilir. Bazen bir kişi hakkında kayda değer bir şey yoktur. ne olumlu, ne de olumsuz yanı gözükür. O olağan biridir ve bir süre daha yaşamın olağan koşullarına bırakılabilir. Ama ayrıntılar gelmezse de insan anında bilir.
Zaman geçtikçe ateş sanki bütün bedeni sarar ve kişi bunun bedenin ötesine uzadığını hisseder,hatta yakında duran birisi ısıyı hissedip etkilenebilir. Bu süreç geçici bir süre için bedeni yorar ve kişi uzanarak biraz dinlenmek gereğini duyabilir. Yatma konumunda Ateş rahatlar mı? Fikrime göre Ateşin beynin ötesine çıkmasını önlemek fiziksel beyinde basınç yaratır, sonuçta uyku hali teşvik edilir.
G. S. ARUNDALE
2012 © GoldenReiki. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Programlama Burak Değerliyurt