Vücut Haritası Meridyenler


Vücudumuzu, tıpkı kan damarları ve sinir sistemi gibi bir ucundan diğerine, bazen birbirleriyle kesişerek dolaşır. Geleneksel Çin tıbbında “meridyenler” olarak bilinir. Kadim kültürlerde çok iyi bilinen ancak içinden geçip geldiğimiz karanlık çağlar içinde kaybolup giden birçok kavram ve yaşam enerjileri gibi “Meridyenler” de, tekrar hatırlanıp keşfedilerek ait olduğu yere dönüş yapmaktadır. Modern tıbbın bu bilgiyi henüz bünyesine katamamış olması bir şanssızlıktır.

Meridyenler, her zaman sıkça adını duyduğumuz, “akupunktur” noktalarının bir sırada, peş peşe izledikleri, gözle görünmeyen ve deri altında mevcut olan, değişik yönlere enerji taşıyan hatlardır; vücudumuzun “HARİTASIDIR”.

Son yüzyıl içinde Çin’den tekrar dünyaya yayılan bilgi, ilk kez, 17. yüzyılda Çin’e gelen misyonerler, daha sonra da Batılı doktorlar tarafından keşfedilip Avrupa’ya tanıtılmıştır. Daha sonraları Çin’de yasaklanan akupunktur, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla yeniden “Geleneksel Çin Tıbbı” olarak kullanılmaya başlamıştır. Akupunktur ve meridyen bilgisi, Nixon ve ekibinin Çin’e yaptığı bir gezide yaşadığı özel bir deneyim ve Londra’dan Dr Felix’in girişimleri sayesinde, batıda tekrar tıp literatürüne girmiştir.
Ancak bu, bilginin tekrar dönüşü aşamasıdır. Çünkü meridyen bilgilerinin geçmişi, Çin’de 5000 yıldan çok daha geriye gider. Bu dönemde, 980-1037 yıllarında yaşamış İbn-i Sina’ya ait bir meridyen haritası vardır ve kişisel görüşüme göre bütün meridyen bilgileri Çin’den dünyaya yayılmış olsa da bu bilgi aslında Çinlilere Uygur Türkleri tarafından geçmiştir. Kadim Çin kültürü şamanik bilgilerden etkilenmiştir. Bu konuda bir çok ipucu, “meridyen” bilgisinin aslında kadim Türklere ait olduğuna, Uygur Türklerinin de bu bilgiyi Lemurya’dan almış olabileceği varsaymama neden olmakta. Çünkü vücudumuzdaki meridyenler aynı zamanda evrensel meridyenlerin bedenimize izdüşümüdür ve içinden çıkıp geldiğimiz demir çağı boyunca meridyenlerimiz evrensel meridyenlerden kopmuştu. Simdi ise ait oldugu yere dönüs yapmaktadır.Binlerce yıldır bilinen ve kabul edilmiş 26 tane meridyen, gelişmiş bir metro ağı gibi vücudumuzu bir baştan bir başa dolaşarak organlara Chi enerjisini taşır. Sağlığımızın tam olabilmesi için meridyen kanallarında bu enerjinin kesintisiz akması gerekir.
Meridyenlerde “ÖN ORTA KANAL” ve “ARKA ORTA KANAL” olarak tanımlanan iki ana hat vardır. 24 noktadan oluşan Ön Orta Kanal (REN), vücudun 6 YİN meridyenini, 26 (28) noktadan oluşan Arka Orta Kanal (DU) ise 6 YANG meridyeni idare eder. Bu iki meridyenden başka, vücudumuzda paralel bir düzende, ellerin ve ayak parmaklarının uçlarındaki “TİNG” noktalarından başlayan veya biten 6 Yin (dişi), 6 Yang (erkek) olmak üzere 12 çift meridyen vardır ve her biri adıyla anıldığı organa enerji taşır.

Ön orta kanal (Merkez ): ( Conception vessel = CV), Perineden başlar, vücudumuzun ön ortasını boydan boya geçer ve çenede, alt dudakta biter. Bütün Yin Enerji depolarının meridyenlerini kontrol eder.Bu meridyendeki dengesizlikler fıtık, kadınlar beyaz akıntı, karnın alt bölgesinde yumrular, düzensiz ay halleri, düşük, kısırlık, spermlerde azalma, boğaz ağrısı vb olarak ortaya çıkabilir.

Bu meridyen karın bölgesi, göğüs, boyun, baş, yüz hastalıklarına ve geçtiği bölgelerdeki iç hastalıklarına şifa verirken kullanılır.

Arka Orta kanal (Yönetici ): (Governor vessel = GV)
Kuyruk sokumundan başlar, sırtımızı boydan boya geçer başın üstünden dolaşıp üst dudak altında diş etinde biter. Vücüdun enerji dağıtan yang, organ meridyenlerini kontrol eder.Bu meridyendeki dengesizlik ,belkemigi ve sinir sistemi sorunları yaratabilir.
Bu meridyende dengesizlik başgösterdiğinde omurga sertleşir, sırt ağrıları, diş hastalıkları, baş ağrısı, ruhsal tutarsızlık, iktidarsızlık, erken boşalma, kısırlık, kalınbarsağın son kısmında sarkma gibi sorunlar ortaya çıkar.

Bu meridyen uyarılarak akıl hastalıkları, nöropati, kalp-damar hastalıkları, idrar yolu hastalıkları, cinsel hastalıklar, bel ve sakral bölgedeki hastalıkların yanı sıra baş, boyun sorunları ve geçtiği bölgelerdeki iç hastalıklarına şifa verir

Ellerde başlayan meridyenler:
Akciğer 11, kalp 9, ince bağırsak 19, kalın bağırsak 20, pericard 9, üçlü ısıtıcı 23 noktadan oluşur

Akciğer meridyeni:
Göğüste omzun önünde başlar ve başparmakta biter. Akciğerler, dış ortamdan hayatta kalmak için gereken enerjiyi alır ve onu bedenin vereceği tepkiye uygun durumda harekete geçirmek üzere dağıtır. Bu işlev çok net olarak soluk alıp vermede görülür. Bu süreçte oksijen alınır ve karbon dioksit dışarı atılır. Soluk alıp verme beynin işlevleriyle yakından ilgilidir, kişinin zihinsel durumunu etkiler. Klasik Uzakdoğu tıbbında akciğerlerin rolü, iç işlerini olduğu kadar dış işlerini de yöneten bir başbakanın rolüne benzetilir. Başparmaklar sıkıca kavrandığında enerji tutulur, geniş açıldığında derin soluk alıp vermek daha kolaylaşır.

Akciğer meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde genellikle kişi depresyona ya da melankoliye girer, başkalarından uzaklaşır. Göğsünde tıkanıklık hissetmeye başlar. Dinçliğini kaybeder, içini çeker. Başı ağır gelir, sırt ve omuz bölgeleri sertleşir. Soğuk algınlığı, astm ve bronşit gibi solunum yolları hastalıklar baş gösterir. Baş dönmesi ve öksürük ortaya çıkar.

Kalın Bağırsak meridyeni: Akciğerin eş organıdır.Kalınbarsak meridyeni işaret parmağının ucundan başlar ve burun deliğinin kenarında biter. Kalınbarsak akciğerlere yardım eder, bedene giren besin maddelerinin işlendikten sonra atılmasını, böylece enerji tıkanıklıklarının giderilmesini sağlar. Psikolojik düzeyde duygularını belli etmemenin ya da kendine saklamanın kalınbarsak üzerindeki olumsuz etkisi büyüktür. Bu durumda, kişinin gaz çıkarması sembolik olarak, onun içine hapsettiği duygularını salıvermesi olarak yorumlanabilir.

Kalınbağırsak meridyeni tıkandığında kişi psikolojik olarak rahatlamakta güçlük çeker ve bu duruma genellikle sığ soluk alıp verme eşlik eder. Bu psikolojik durum, fiziksel düzeyde kabızlık, parmak uçlarında soğukluk (yetersiz kan dolaşımı) ve başa kan çıkmasıyla (sıcak basması ve baş dönmesi) olarak tezahür eder.

Kalınbağırsak meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi motivasyonunu kaybeder, hareketsizleş ir ve enerji alışverişi yetersiz olur. Sonunda bu durum burun, boğaz, bademcik ve nefes borusu dahil solunum yolları hastalıklarının yanı sıra titremeye, ürpermeye, ishale yol açar. Cilt solgunlaşır, hassaslaşır ve kolayca iltihaplanabilir. Ayrıca basur, gözlerde kızarıklık, ağrı, başparmağı güçlükle kımıldatma, sırt ağrıları kalınbarsak meridyenindeki dengesizlikle bağlantılıdır.
İnce bağırsak meridyeni: Kalbin eş organıdır. Ateş elementinin etkisindedir. Küçük parmakta başlar, kulağın önünde biter. Dışarıdan bedene giren besin maddelerini alır ve bunları kullanılabilir duruma getirir. Ayrıca kalp meridyeninin enerjiyi karnın alt bölgesinde tutmasına yardım ederek sakinlik sağlar. Öfke, şok, keder gibi duygularda kan karnın alt bölgesinde toplanır. Bu durumda sırtın alt bölgesinde ağrı başgösterir, özellikle kadınların ayakları üşür. Bu meridyen yumurtalıkları n çalışmasıyla ve ay halinin düzenli olmasıyla da ilgilidir.

Öfke gibi duyguların saklanması incebağırsak meridyeninde dengesizlik yaratır. Bu gibi zihinsel durumlar enerji akışının boyunda ve omuzlarda bozulmasına yol açabilir, kişi kolayca yorulabilir, çoğunlukla sırtının alt bölgesi ağrır, bacaklarına kramp girer. Migren ağrıları ve nörotik semptomlar ortaya çıkar.

Su Metabolizmasını Çalıştıran Meridyenler Çin tıbbına göre, böbrekler ve mesanenin gördüğü işlevlere böbrek üstü bezleri, otonom sinir sistemi ve üreme organlarının işlevleri de dahildir. Böbrekler ve mesane birlikte, hayati enerji sağlar ve bedendeki sıvıları arındırır. Geleneksel olarak mesane ve böbrek meridyenleri kemikler, dişler, göz bebekleri, üreme organları, saçlarla ilişkilendirilir.

Kalp meridyeni: Ateş elementidir. Koltuk altında başlar, küçük parmakta biter. Bedenin dışarıdan aldığı uyarıları birleştirerek bunlara tepki verir. Beş duyguyla edinilen verileri uygun iç tepkilere çevirir, böylece enerji merkezi olarak bütün bedeni kontrol eder. Kalp meridyeninin bu motive eden ve entegrasyon sağlayan işlevi kalp atışlarıyla hissedilebilir.

Kalp meridyenindeki dengesizlikler, şok ya da yorgunluk nedeniyle sinirsel gerilimler olarak ortaya çıkar. Bu da mide çakrası bölgesinde gerginliğe ve aşırı endişeye yol açar. Bu durumdaki kişilerde kekemelik, yutma güçlüğü baş gösterir. Sürekli boğazlarını temizlerler. Kan kişinin başına çıkar, avuçları terler. Bu kişiler kalp hastalığına eğilimlidirler.
Perikard: Göğüste başlar, elin orta parmağında sona erer. Ateş elementinin kontrolündedir. Enerji depolar.
Bu meridyenin en önemli görevi,kalbin yorulmasını önlemektir.Stresin etkileri kalbe gitmeden önce bu zarda kendini belli eder.
Bu meridyendeki zayıflık,kol altlarında acı ve siskinlik,dirsekler de egzema,sıcak avuclar,el orta parmagında egzema,siil, beyaz lekelere neden olabilir.

Üç Isıtıcı: (Sanjiao)Üçlü Isıtıcı Meridyen
Yüzük parmağında başlar, kaşın dış kenarında biter. Geleneksel Çin tıbbında beden üç bölüme ayrılır. Bunların her biri kendi kendinin ısıtıcısıdır. Isıtıcı, ısı üreten bir bölge, metabolizma faaliyetinin merkezidir. Böylece üçlü ısıtıcı geleneksel sınıflandırmaya göre, gövdenin üst, orta ve alt bölgelerindeki organlarda metabolizma faaliyeti (ısı oluşumu) gösterir. Bu sistemde göğüs boşluğu, karın boşluğunun üst yarısı (göbeğin üstü) ve alt yarısı ayrı ayrı olmak üzere üst, orta ve alt ısıtıcıların kontrolündedir. Yani, üçlü ısıtıcı üç bölümden meydana gelir ve her bölümün işlevi farklıdır.

Klasik metinlerde dolaşım-cinsiyet meridyeniyle birlikte bir yin-yang çifti oluşturan bu meridyenin işlevinin olduğu ama formunun olmadığı yazar. Üçlü ısıtıcı meridyen periferik (çevresel) kan dolaşımını ve lenfatik akışı kontrol eder. Bu, üçlü ısıtıcı deri, mukoza ve periferideki kılcal damarlarla lenf ağı tarafından beslenen yürek zarıyla yakından ilişkilidir.

Besinlerin özümlenmesinde hayati bir rol oynayan incebarsak askısıyla bağlantılıdır. Periferik dolaşımı kontrol ederek besin maddelerinin bedende dağılımını düzenler. Bedenin su metabolizması nın düzenlenmesinde önemli rol oynar.

Bu meridyeninde dengesizlik yaşayan kişi başkalarıyla iyi ilişki kuramaz, kendini aşırı savunur ve sürekli tetiktedir. Bu da, bedeninde sertleşmelere yol açar. Kolları gergin ve serttir, sürekli yumruklarını sıkar. Başı, üzerinde bir şey varmış gibi ağır gelir. Çevresindeki değişikliklere karşı aşırı duyarlıdır, ani ısı ve nem değişikliklerinden olumsuz etkilenir. Bünyesi alerjik olabilir. Burun ve boğaz mukozaları aşırı hassastır, lenf düğümleri kolayca şişer. Sık sık soğuk alır, gözlerinde ve burnunda sorunlar yaşar.

Bunların yanı sıra karın duvarında ve göğsünde baskı hisseder, cildi aşırı hassastır, bu da gıdıklanmaya, kaşınmaya ve acıya aşırı duyarlılığa yol açar. Vücut kolayca su tutar. Kimi kez kollarda ve başın arkasında uyuşukluk vardır. Ekzema ve ürtiker oldukça yaygın semptomlardır.

Ayaklarda başlayan meridyenler:
Mide 45, dalak-pankreas 21 (Geleneksel Çin tıbbında bu iki organ tek bir organ olarak kabul edilir), İdrar kesesi 67, böbrek 27, safra kesesi 44, karaciğer 14 noktadan oluşur.

Mide: Eş organı dalaktır. Her ikisi de toprak elementinin etkisindedir. Gözün altından başlar, ayağın ikinci parmağında biter. Uzakdoğu tıbbında mide meridyeninin geçtiği mideye, dudaklardan başlayarak ağız boşluğuna, yemek borusuna, mideye, on iki parmak barsağına ve incebarsağın üst bölümüne kadar uzanan bütün sindirim organları dahildir. Bedenin bu bölgelerinin çalışmasını kolaylaştıran mide yemek yemek, hareket etmek, beden ısısını ve kadınların üremelerini sağlamakla ilişkilidir. Erginlik çağında kadınlarda göğüsler ve cilt altı yağ tabakası gelişir. Bu değişiklikler iştahı, süt salgılamayı ve bir dereceye kadar yumurtalıkları n çalışmasını kontrol eden mide meridyeninin işleviyle mümkün olur.

Mide meridyenine kaslar (yemek borusu, göğüsler, yumurtalıklar, yağ dokuları, üst ve alt bacaklar) ve göz kapakları dahildir.

Beyin korteksi de bir şekilde sindirim sistemiyle bağlantılıdır, çünkü olaylar düşünülerek sindirilir. Bu düşünce, hareketsizliğ in ve fazla düşünmenin sindirim özsularının az salgılanmasına, sonuçta da kötü sindirime yol açtığı görüşüne geçerlilik kazandırmıştır.

Mide meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi midesinin aşırı farkında olur. Ruhsal durumu iştahını etkiler. En küçük ayrıntılar konusunda endişe duyar, boyun ve omuz bölgeleri sertleşir. Bacakları ağır gelir, dizlerinin altı üşür, çok esner ve çabuk yorulur. İnsanlar fazla yediklerinde fazla geğirirler, mide asitleri artar, midelerinde şişkinlik hissederler. Soğuk algınlıkları, burun iltihapları ve öksürükleri uzun sürer. Ağzın kenarındaki hassaslık mide çeperi iltihabının işaretidir. Midenin üst duvarı sertleşir ve kalbe baskı yaparak kalp bölgesinde ağrıya yol açar. Bu ağrı kimi kez kalp ağrısıyla karıştırılır.

Dalak-Pankreas: Toprak elementinin etkisindedir. Ayağın başparmağından başlar, göğsün yanında biter. Uzakdoğu tıbbının bazı otoriteleri, dalak meridyeninin geçtiği dalağın, pankreasın karşılığı olduğu görüşünü öne sürerler. Dahası, geleneksel olarak, sindirim enzimleri salgılayan bütün organların (mide, safra kesesi, incebarsaklar ve ağız) işlevlerini dalağın gördüğü de kabul edilir. Dalak meridyeni kadınlarda üreme organlarıyla da (göğüsler ve yumurtalıklar) bağlantılıdır.

Dalak meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi çok düşünür ve endişeye kapılır, her zaman açlık hissi çeker. Huzursuzdur, çabuk yer ve yeterince hareket etmez. Tatlıları ve sulu yemekleri sever. Sürekli açlık çektiğinden öğün aralarında atıştırır. Sürekli uyuklar. Mide özsuları azalır, ağzı kurur. Sırtı ya da dizleri ağrır, bu da oturup kalkarken güçlüğe yol açar. Bazı durumlarda diz eklemlerinde sıvı birikir. Dalağın yetersiz çalışması omuz eklemlerinde çarpıklıklara, sonuçta da “donmuş omuza” yol açar.

Safra Kesesi: Karaciğerin eş organıdır, gözün dış köşesinden başlayıp ayak dördüncü parmakta sonlanır. Ağaç elementidir. Safrakesesi, besinlerin bedene dağılımını ve (tükrük bezi, pankreas özsuyu, safra ve barsak enzimleri dahil) sindirim enzimlerinin, tiroid hormonlarının dengesini kontrol eder. Ayrıca safrakesesi karar vermeyle ilişkilidir, tepkileri ve davranışları belirler.

Bu meridyendeki dengesizlikler sonucunda kişi, önemsiz ayrıntılarla aşırı ilgilenir. Paniğe kapılmaktan ve karar alamamaktan korkar. Göz yorgunluğu başlar, gözlerin akları sararır, gözlerde mukoza birikir, görme bulanıklaşır. Bu kişiler acele yemek yediklerinden safra salgılanması yetersiz kalır, kabızlık ya da ishal görülür. Cilt sararır, kol ve bacak eklemlerinin yanı sıra bedende sertleşmeler başlar. Diğer semptomlar arasında mide ekşimesi, sabahları mide bulantısı, mide şişkinliği, omuzlarda gerginlik, midede ya da safrakesesi kanalında spazmlar ve ağrı, asit artışı, on iki parmak ülseri, balgamlı öksürük sayılabilir.

Karaciğer: Ağaç elementinin kontrolündedir. Ayağın başparmağında başlar, göğüs altında biter. Karaciğer besinleri depo eder ve bedenin aktif kalması için gereken hayati enerjiyi korur. Kanı artırır, zararlı maddeleri parçalayıp bedenden atar. Karaciğerin en önemli işlevi kişiyi dinç ve güçlü tutmaktır.

Karaciğer meridyenindeki dengesizlikler sonucunda güç kaybı, aşırı yorgunluk, huysuzluk, gürültüden kolayca rahatsız olma, aşırı duygusallık sorunları baş gösterir. Kişi, konuşurken sesini yükseltir. Fiziksel düzeyde, gözler parlaklığını kaybeder, her şeyi sarımsı görür, ayağa kalktığında başı döner. Cinsel performansı düşer, prostat ve testis sorunları ortaya çıkar. Kuyruk sokumu omurunda ve onun üzerindeki sakral omurlarda ağrı, basur, böğürde gerginlik, kaburgaların altındaki bölgede baskı, iştah kaybı, mide bulantısı ve baş ağrısı yaşanır.

İdrar Kesesi: Su elementi kontrol eder. Böbreğin eş organıdır. En uzun meridyendir. Gözün iç köşesinden başlayıp başın üst kısmında dolanır, boyunda ikiye ayrılıp sırtta devam eder ve küçük ayak parmağında sonlanır. Bütün endokrin sistemiyle bağlantılı olan hipofiz bezi vasıtasıyla otonom sinir sisteminin çalışmasıyla ilişkilidir. Böylece, beden sıvıları süzüldükten sonra artık sıvıları toplayarak bedenden atan boşaltım organlarını, üreme işlevini ve rahmi kontrol eder.
Mesane meridyeninde dengesizlikler baş gösterdiğinde büyük sinirsel gerginlik yaşanır, kişi aşırı tepkiler verir. Sırtın altındaki kaslar genellikle sertleşir. Gözlerin burun kenarındaki yanlarında acıma ya da batma hissedilir, baş ağrısı, başın arkasında zonklama meydana gelir.Ayrıca otonom sinir sisteminde de sorunlar ortaya çıkar. Kişi sırtında ürperme hisseder ya da sırtının alt bölgesinde işkence çektiren ağrılar oluşur. Başın arkasından burun kemerine kadar yayılan ağrılar yaşanır. Kimi kez sırt acıdan kıvrılır, adaleler kasılır. Karnın alt bölgesinden bacaklara kadar üşüme hissedilir, idrar çoğunlukla artar ya da azalır. Kimi kez sistit (mesane iltihabı) görülür.

Böbrek Meridyeni
Ayağın altında “hayat kaynağı” da denilen noktadan başlar, köprücük kemiğinin üzerinde biter. Özellikle Uzakdoğu’da karaciğerin yanı sıra böbrekler de çok hayati organlardır. Böbreklerin gerekli enerjiyi bütün bedende kontrol ettiği kabul edilir.

Genel anlamıyla böbrekler, bedendeki sıvıların bileşimini düzenler, bedenin her yerine gerekli olan unsurları sağlar, hormonları ayarlayarak bütün bedeni kontrol eder. Ayrıca cinsiyet hormonlarıyla ve kişinin strese verdiği tepkiyle de ilişkilidir. Bedeni zehirleyen maddeleri atarak kanı temizler.

Geleneksel olarak “hayat kapısının ateşi” adı verilen sağ böbrek, böbrek üstü bezlerinin ve içsalgı bezleri sisteminin durumunu yansıtır. Sağ böbreğin işlev görmemesi yorgunluğa ve baş bölgesinde sıcaklığa yol açar. Geleneksel olarak, “su böbreği” adı verilen sol böbrek, su metabolizması nın durumunu yansıtır, idrarın oluşmasını düzenler. Sol böbreğin işlev görmemesi vücutta su tutulmasına ve parmak uçlarının soğumasına yol açar.

Böbrek meridyenindeki dengesizlikler fobi, aşırı korku ve kolayca ürkme gibi psikolojik semptomlara yol açar. Bu kişiler endişelen, kompülsif olarak çalışma eğilimindedirler. Başladıkları işleri bitirecek sabrı gösteremezler. Birçok şeyi tekrar tekrar yaparlar, her şeye aşırı tepki verirler. Fiziksel olarak ciltleri koyudur, sertliğini kaybetmiştir ve kolayca şişer. Enfeksiyon ve ekzama sık görülebilir. Karınlarının alt bölgesi ve sırtları genellikle soğuktur, bacak krampları da yaygındır. Uykusuzluktan başları önlerine düşer, yine de derin uyuyamazlar. Kolları ve bacakları sıcaktır. Sabahları bir şeyi tutma yetenekleri azalır. Ağızlarında acı bir tat ya da güçlü bir koku hissedebilirler. Sık sık burunları kanar.

Ellerde ve ayaklarda başlayan/biten meridyenler çifttir, örneğin, sol eldeki kalın bağırsak meridyeni sağ elde de aynı hatta mevcuttur.

Bir meridyen ait olduğu organa enerji götürürken, bu akış akupunktur noktalarından aktarılarak oluşur. Bu noktalardan birkaçı veya tamamı kapanıp enerji bloke olduğunda sorunlar başlar, ilgili organa enerji gitmez. Kan damarlarında tıkanıklık olduğunda kan nasıl gitmesi gerektiği yere gitmiyor ve buna bağlı sorunlar çıkıyorsa, meridyen hattındaki enerji kesintisi de benzer sorunları ortaya çıkartır.

Olumsuz ya da bastırılmış duygular enerji kanallarımızda blokajlar oluşturur ve bunun sonucunda meridyenlerin beslemesi gereken organlarımız iyi beslenemez ve hastalanırlar. Reiki uygulandığında bu tıkanıklıklar açılır.

Reiki bedenin kendini iyileştirme yetisini canlandırır, aktive eder. Böylelikle Reiki doğal şifa sürecimizi başlatır, destekler ve güçlendirir.

Reiki uygulandığında, tıpkı borulardan akan yüksek basınçlı su gibi çalışır. Reiki, akışı sırasında; bedenin enerji kanallarındaki düğümleri çözer, tıkanıklıkları açar, tüm dokulara pozitif etki eder, hasara uğramış kısımlarını düzeltir, enerji yollarını ve vücudu temizler, kuvvetlendirir. Enerji alanımızın titreşimi artar ve bizi negatif duygu ve düşüncelerin saldırısından korur.


Sosyal Ağlarda Paylaşın