Sufi’nin Hayat Rehberi – 99 Derste Sufilik

Es-Selam

Bu yola getirildiğinizde, evrenin başlangıcında ve yaradılışından önce mevcut olan potansiyel üzerine en derin barışın kaynağını hatırlama fırsatını kullanın.

İÇ BENLİĞİNİZİN DAİRESİNİ ÇAĞIRMAK

Bazı meditasyonlar iç benliğimizle çalışmamız için bir “yuvarlak masa” kullanmayı öğütler. Bu şekilde çalışıldığında, kişi mecazi olarak iç benliğinin tüm açılarını davet ederek bir araya toplar ve kalple bütünlemelerini sağlar. Böyle oturumlara, Sufi terminolojisinde ruh olarak adlandırılan “en yüksek rehber” (veya yüksek benlik) başkanlık eder. Bunu, hayattaki eşsiz amacınıza bağlı olan sezginin bir sesi olarak görebilirsiniz. “Benlik çemberi” veya “iç benlik”ten çıkan farklı sesler ve farklı evrim aşamalarında bulunan nefs’tir.

Aynı zamanda bu oluşum için, Eski Ahit’in bir parçası olan Süleyman’ın Meselleri’ndeki anlamıyla “Bilgelik’in Masası” terimini de kullanıyorum. Orada Kutsal Bilgelik tüm varlıkları birlikte yiyip içmeleri için bir akşam yemeğine davet eder. Bunun Sufi psikolojisiyle uyum gösteren bir yorumlamasına göre, bu akşam yemeği bilincin oluşmasını sembolize eder. Duyguları, düşünceleri ve izlenimleri toplayıp dahil ederek, Kutsal Bilgelik her anda benliğin bilinçli olduğu bir “Ben” oluşturur. Bu bir araya gelme aynı zamanda çeşitli içbenliklerimizin (nefs’in) doğdukları şekildir. Tüm bu duygular ve izlenimler aslında “Ben Varım”, tek Kutsal Birlik’in bir parçasıdır ama bu bağlantıyı unutabiliriz. Nefsimizin “vahşi ve manzaralı” alanını tanımak Sufi yolunun bir parçasıdır. Sufi ruh çalışmasının yanı sıra benzer bir temele dayalı diğer psikoterapik modeller ise, psikosentez ve ses diyaloğudur. Sufi çalışmasında İlahi Sevgili tüm olayların yer aldığı Hakikat’tir. Hiçbir şey dışında veya dışlanmış değildir.

Sufilerin şiirlerinde dile getirdikleri şekildeki derin sevgiyi keşfetmek için, sevmeye hazır olmak gerekir. Bu yüzden paradoksal olarak, Sufizm çok eski bir silsileye dayalı adama geleneğidir, fakat belirlenmiş herhangi herhangi bir dogma veya ritüeli yoktur. Bir yol olarak Sufizm öylesine vahşi ve göçebedir ki kendinizi fazla daralmış veya fazla yerleşik hissettiğiniz anda, derviş kampınızı toplayıp devam edebilirsiniz.

Böyle bir çalışmaya giriştiğiniz zaman iç benliğinizin gelişimini saplantı derecesinde yakın takibe almayın. Eğer en yüksek rehberiniz bu yollardan biri sayesinde doğru anda kendinize yaklaşmanızı sağlarsa, görünürde küçük olan bir müdahale zamanla büyük değişikliklere sebep olabilir. Sonuçta en önemli gelişme benliğimizin “karanlığında” yer alır.

BAŞLANGIÇTA BARIŞ

Es Selam

Bu yola getirildiğinizde, evrenin başlangıcında ve yaradılışından önce mevcut olan potansiyel üzerine en derin barışın kaynağını hatırlama fırsatını kullanın.

Bu modern teleskoplarla uzayın derinliklerine ulaştıkça, evrenin başlangıcına doğru bakıyoruz. Artık toz ve gaz bulutlarından yıldızların doğuşunu ve hatta karanlık madde şeklinde uzayın yaratılışını bile gördük.

Kendilerine kutsal alan ve zaman yaratmış olan Ortadoğulu atalarımız, başlangıçtan önce neler olduğu merakıyla gece gökyüzüne ve doğaya derinlemesine bakma fırsatını kullanıyorlardı.

Ortadoğu’da, Sami dillerini konuşanlar evrenin başlangıcını, önünde geleceğin ve arkasında geçmişin bulunduğu bir kervan olarak hayal ederlerdi. Bazı varlıklar bizden önce gitti, bazıları sonra gelecek. Her şey hareket halinde; Kutsal olan, doğa, insanlar, zaman ve mekan. Başlangıcın gizemli anı Arapçada selam ve buna benzer olarak İbranicede shalom ve Aramicede shlama olarak adlandırılır.

Çoğu Batılı bu kelimelerin “barış” anlamına geldiğini bilir. Ancak bu “savaş”ın karşıtı “barış” değildir. Buradaki “barış” her şeyin başlangıcında mevcut olan ve gelecekteki atalar kervanının tamamında halen mevcut olan barışa ve yaratıcı potansiyele işaret eder. Bu bağlamda, başka birine “selam” veya “shalom” demek “merhaba” demekten daha anlamlı olmalı. Bir Sufi için bu, “Hatırlar mısın, hiçbirimizin burada olmadığı bir zaman vardı. Olaylara geni açıdan baktığımızda, bizim sorunlarımızın, çatışmalarımızın ve saldırılarımızın gerçekten bir anlamı var mı? Barış!” demenin bir yoludur.

Belki hayat şu anda sizden başka bir insana veya kendi iç benliğinizin bir bölümüne, bu barış selamını sunmanızı istiyor. Bu yol bize verilmiş hayatın değerini ve anın bolluklarını hatırlatır. Ayrıca bu yol bizden önce yaşayanlara ve bizden sonra yaşayacaklara yeniden bağlanmamızı sağlar.

MEDİTASYON 

Kalbinize odaklanın. Her nefes alıp verişinizde dörde kadar sayın. Bu seviyede tüm iç benliğinizi, içinizde bulunan kutsal alana getirmeye odaklanın. Aklınıza gelen her duygu, düşünce veya hisse Ya Selaam nefesiyle selam verin. Sonra aynı şeyi hayatınızdaki herkes için yapın. Çalışmayı tamamlarken, size yardımı dokunan herkesi dahil edin: iyileştiricileri, dostları, ailenizi ve son olarak da tüm varlıkları.

KONSANTRASYON

El Mütekebbir

Bu yola getirildiğinizde,

kendi konsantre olma kabiliyetinizde

ilahi odaklanmayı bulma fırsatını kullanın

Bağdat’ın ünlü Sufisi Abdülkadir Geylani, klasik Sufizm’de konsantrasyonun yolunu temsil eder. Onun mesajının özü şudur; Kalbin kapsayabildiğini, varlık başarabilir. Ve Bir’den gelmediği sürece kalpte bir şeyi tutmak anlamsızdır. Geylani’nin konsantrasyonu geliştirmek için yaptığı uygulamalardan biri şudur: Bir şeyi tamamlamadan ona başlama.

Bir şeyin devamını getirmek sizin için bir sorun teşkil ediyorsa, herhangi bir şeye başlamayı deneyin: bir bardak su almak için kalkmayı veya öğlen yemeği için belirli bir saatte ara verme niyetinizi gerçekleştirmeyi. Bu şeyler önemsi gözükse de, bu işlerin her birini bir süreliğine kutsal bir görev gibi üstlenin; bu demek oluyor ki, eyleme geçmeye niyet edin ve sonra da onu yapın. Konsantrasyonunuzun bilinçaltınızda başka bir şeye geçmesine izin vermeyin.

Böyle bir uygulamanın hedefi, sizi hayatın küçük meşguliyetlerine takıntılı hale getirmek değildir (sonuç olarak bu yalnızca “pratik yapmak”). Aksine bu uygulama, hayatın sizden bunu gerçek anlamda gerektireceği durumlar için iç gücünüzü geliştirmeye yöneliktir. Bu uygulamanın başka bir yararı ise, kendinizi bir düşünceye veya hisse takılmış bulduğunuz anda, bunları serbest bırakmak için manevi uygulamalarınızla geliştirdiğiniz konsantrasyon ve odaklanma gücünüzü kullanabilmenizdir.

Konsantrasyon çok düşünmek anlamına gelmez. Modern Sufi İdris Şah’ın dediği gibi: Düşüncelerin büyük bölümü, bireyin o anda gerçekten işe yarar bulacağı düşüncelerin yerini almaktan başka bir işlevi olmayan düşüncelerdir.

Bunun yerine, konsantrasyon, ilgiyle ekilmiş, düşkünlüğe budaklanan ve sonra da sevgi kelimesinin yalnızca gölgesini oluşturabileceği bir hale çiçek açan, kalbin enerjisini geliştirmek anlamını taşır. Mevlana’nın söylediği gibi: Allah’ı veya bir insanı seviyorsanız, ve yeterince severseniz kendinizi sevginin huzurunda bulursunuz.

Belki hayat şu anda sizden hayatınızda önemli olan şeylere konsantre olmanızı veya bir sonraki atacağınız adımlarınıza tekrar odaklanmanızı istiyor. Şekillenmiş odaklanma aynı zamanda bilincimizi genişletmemize ve çevremizdeki olanakları daha yakından görmemize izin verir. Bu, hayattaki amacımızı bulmanın anahtarlarından biridir.

 

Ortaçağ’da yaşamış olan Azize Hildegard bir defasında tüm evrenin sürekli olarak ilahi yaratıcılık tarafından beslendiği bir vahiy görmüştü.

Bu besleyici güce, Latinceden kabaca “yeşilleyici güç” olarak çevirilebilen viriditasismini vermişti. Evren, solma ve ölüm süreçlerinde bile yeniden doğma ve gelişmenin hazırlıklarını gösterir. Attar şu hikayeyi anlatır:

Bir defasında bir deli pazaryerinde duruyormuş. Binlerce insan bir yerden diğerine gitmekle meşgulmüş. Onlara bağırmış: “Hepinizin tek bir kalbe, fakat farklı arzulara sahip olduğu açıkça belli. Farklı yönlere birden giderken nasıl bir yere varabiliyorsunuz?“

Kur’an-ı Kerim buna benzer olarak: “Bize “ayağa kalk, yürü, yap!” diyen ve bizi uyuşmuşların uykusundan dirilten ve kalbin arzularını tamamlayan yolu göster, tüm yıldızların ve tüm galaksilerin uyumlu hali gibi, zaman içerisinde, düz ileriye doğru” demektedir.

Bu yolu keşfetmek için bizi hayattan geçirecek farklı bir hissetme ve sezi geliştirmeliyiz. Sufi uygulamaları bunu sunabilir. IX. yüzyıl Sufisi Zünnun her anın armağanından istifade etmemiz için yaşama nasıl daha sezgisel bir yaklaşım geliştirebileceğimizden bahseder: Kutsal Birliği yaşayanlar her saat daha alçakgönüllü hale gelir ve Tanrı’ya daha da yakınlaşır. Onlar bilgelik, görüş, bilgi, izlenim veya tanımlama olmaksızın görür, örtülmeden veya açılmadan. Onlar tam olarak kendileri değildirler, fakat var oldukları söylenebilirse, Bir’de vardırlar.

Belki hayat sizi şu anda bir sonraki yönünüz hakkında karar vermeye çağırıyor. Belki hayatınızda yeni bir yön veya “yeşillenmenin” gerekli olduğu bir durumdasınız. Belki “alanınız” fazla yoruldu ve dinlenmeye veya gübrelenmeye ihtiyaç duyuyor. Bir sonraki gelişme nereden ve nasıl gelecek? İç benlikle yapılan çalışmalarda bu yol en yüksek rehberinize iç benliklerinizin kaygılarını aydınlatmasında ve onları daha geniş, daha doğal bir çerçeveye yerleştirmesinde yardımcı olabilir.

Reşid isminin kökleri tüm doğal varoluşun (-şid) aydınlanmasını (-re), yaşamın yeşillenen ve toy bir görüntüsünü gösterir. Diğer bir açıdan bakıldığında Reşidismi bizi, ilahi bakış açısından, yaşamın tamamının, şekil almış varoluşun bütününün, zaten aydınlanmış olduğunu hatırlatabilir. Her bireysel parçacık içinde bulunan Bir’in ateşine (-eş) tanıklık eder. Reşid aynı zamanda bu özelliğin bir öğretmende şekil almış halini ifade eden mürşit kelimesiyle de bağlantılıdır.

MEDİTASYON

Kalbe odaklanın. İsmi, her iki sesi de vurgulayarak nefes alırken ve verirken söyleyin: Re-şiid. Nefesinizin kalbinizden ileriye doğru genişlediğini ve bollukla yeşillenmeye giden yolu aydınlattığını hissedin. Kalbiniz Allah’ın ile Bir Olsun ve şunu sorun: “Şimdi nereye ve nasıl?”

Sufi’nin Hayat Rehberi

Neil Douglas-Klotz


Sosyal Ağlarda Paylaşın